4 Mart 2018

EGE BİLİMSEL ARAŞTIRMA TOPLULUĞU 30'UNCU YILINI KUTLADI

Prof. Dr. Necdet Budak
Ege Bilimsel Araştırma Öğrenci Topluluğu kuruluşunun 30. Yılını bilimsel bir etkinlikle kutladı. “Nörobiyoloji Kış Okulu: Nöroplastisite’’ etkinliğinin açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Hepiniz bilim uğruna yola çıkmış neferlersiniz.  Üniversitemizi ulusal ve uluslararası arenada hak ettiği yere getirecek olan sizlersiniz” dedi.
Kuruluşunun 30. Yılını kutlayan Ege Bilimsel Araştırma Topluluğu (EBAT) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Nörobiyoloji Kış Okulu:“Nöroplastisite” eğitimi düzenledi. Etkinliğe Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Saffet Gönül, Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Cemil Gürgün, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ersin Koylu, akademisyen ve öğrenciler katıldı. Etkinlikte alanında uzman öğretim üyeleri tarafından sunumlar gerçekleştirildi.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “EBAT’ın 30’uncu yıldönümünde gerçekleştirilen “Kış Okulu- Nöroplastisite” konusuna ilgili öğrencilerin bu alanda çalışmalar yapan ve uzman öğretim görevlilerinden ders alabilmeleri ve kendilerini geliştirmelerine uygun bir platform oluşturacaktır. Ayrıca Ege Üniversitesi öğrencilerinin ulusal düzeyde öğrenci toplulukları arasındaki öncü konumunu pekiştirecektir’’ dedi.
EBAT’ın bir öğrenci topluluğu olarak ülkemizdeki ilkler arasında yer aldığını ve hem ulusal hem uluslararası dergilerde bilimsel çalışmaları yayınlattığını söyleyen Prof. Dr. Necdet Budak, topluluğun öğrencilerin bilimsel yöntemi anlaması, bilimdeki gelişmeleri takip etmesi ve bilimsel işbirliklerinin artırılması amacıyla bilimsel araştırma çalıştayları düzenlenmekte olduğunu söyledi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından 1987 yılında kurulan öğrenci topluluğu EBAT, Tıp Fakültesi öğrencilerinin multidisipliner bir yaklaşımla bilimsel düşünüş ve bilimsel araştırma yöntemlerini öğrenmesi amacıyla kuruldu. EBAT 30 yılda birçok çalışmaya imza attı. Bugüne kadar 3 uluslararası, 4 ulusal kongre ve 6 yaz/kış okulu ile bilimsel bilginin yayılmasına öncülük etti.

EGE BİLİMSEL ARAŞTIRMA TOPLULUĞU 30'UNCU YILINI KUTLADI

Prof. Dr. Necdet Budak
Ege Bilimsel Araştırma Öğrenci Topluluğu kuruluşunun 30. Yılını bilimsel bir etkinlikle kutladı. “Nörobiyoloji Kış Okulu: Nöroplastisite’’ etkinliğinin açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Hepiniz bilim uğruna yola çıkmış neferlersiniz.  Üniversitemizi ulusal ve uluslararası arenada hak ettiği yere getirecek olan sizlersiniz” dedi.
Kuruluşunun 30. Yılını kutlayan Ege Bilimsel Araştırma Topluluğu (EBAT) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Nörobiyoloji Kış Okulu:“Nöroplastisite” eğitimi düzenledi. Etkinliğe Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Saffet Gönül, Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Cemil Gürgün, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ersin Koylu, akademisyen ve öğrenciler katıldı. Etkinlikte alanında uzman öğretim üyeleri tarafından sunumlar gerçekleştirildi.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “EBAT’ın 30’uncu yıldönümünde gerçekleştirilen “Kış Okulu- Nöroplastisite” konusuna ilgili öğrencilerin bu alanda çalışmalar yapan ve uzman öğretim görevlilerinden ders alabilmeleri ve kendilerini geliştirmelerine uygun bir platform oluşturacaktır. Ayrıca Ege Üniversitesi öğrencilerinin ulusal düzeyde öğrenci toplulukları arasındaki öncü konumunu pekiştirecektir’’ dedi.
EBAT’ın bir öğrenci topluluğu olarak ülkemizdeki ilkler arasında yer aldığını ve hem ulusal hem uluslararası dergilerde bilimsel çalışmaları yayınlattığını söyleyen Prof. Dr. Necdet Budak, topluluğun öğrencilerin bilimsel yöntemi anlaması, bilimdeki gelişmeleri takip etmesi ve bilimsel işbirliklerinin artırılması amacıyla bilimsel araştırma çalıştayları düzenlenmekte olduğunu söyledi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından 1987 yılında kurulan öğrenci topluluğu EBAT, Tıp Fakültesi öğrencilerinin multidisipliner bir yaklaşımla bilimsel düşünüş ve bilimsel araştırma yöntemlerini öğrenmesi amacıyla kuruldu. EBAT 30 yılda birçok çalışmaya imza attı. Bugüne kadar 3 uluslararası, 4 ulusal kongre ve 6 yaz/kış okulu ile bilimsel bilginin yayılmasına öncülük etti.

MENOPOZ YAŞAMIN NORMAL BİR EVRESİ


Kadın sağlığının korumasında doğru bilginin önemine vurgu yapılan “Menopozla Yaşam” seminerinde sürecin doğru takip edilmemesi durumunda hamilelik riskinin oluşabileceği belirtildi.
Karabağlar Belediyesi tarafından semt merkezlerindeki hobi ve mesleki kurslara katılan kadınlara yönelik, “Menopozla Yaşam” semineri düzenlendi. 5-16 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen program, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nden Dr. Gönenç Uçuran tarafından verildi. Süreci kadın sağlığının önemi üzerinden aktaran Dr. Uçuran, çocukluk, ergenlik, gençlik, yaşlılık, lohusalık gibi menopozun da yaşamın normal bir evresi olduğunu vurguladı.
Doğru bilgi önemli
Her adet kesilmesinin menopoz olmadığının altını çizen Dr. Uçuran, bu bilginin yanlış kullanılması nedeniyle kadınların istemedikleri bir dönemde hamile kalabildiğini söyledi. Dr. Uçuran şunları söyledi: “Menopoz, yumurtaların aktif olmaması ile doğurganlığın ve adetin sona ermesidir. Her adet kesilmesi ise menopoz değildir. Son görülen adet tarihinden itibaren 12 ay boyunca hiç adet görülmemesi menopoz başlangıcıdır. Bu bir hastalık değil, kadın yaşamının doğal bir sürecidir. Her kadında farklılık gösterebilen bir süreç olduğundan doktor eşliğinde takip etmek önemlidir.”



MENOPOZ YAŞAMIN NORMAL BİR EVRESİ


Kadın sağlığının korumasında doğru bilginin önemine vurgu yapılan “Menopozla Yaşam” seminerinde sürecin doğru takip edilmemesi durumunda hamilelik riskinin oluşabileceği belirtildi.
Karabağlar Belediyesi tarafından semt merkezlerindeki hobi ve mesleki kurslara katılan kadınlara yönelik, “Menopozla Yaşam” semineri düzenlendi. 5-16 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen program, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nden Dr. Gönenç Uçuran tarafından verildi. Süreci kadın sağlığının önemi üzerinden aktaran Dr. Uçuran, çocukluk, ergenlik, gençlik, yaşlılık, lohusalık gibi menopozun da yaşamın normal bir evresi olduğunu vurguladı.
Doğru bilgi önemli
Her adet kesilmesinin menopoz olmadığının altını çizen Dr. Uçuran, bu bilginin yanlış kullanılması nedeniyle kadınların istemedikleri bir dönemde hamile kalabildiğini söyledi. Dr. Uçuran şunları söyledi: “Menopoz, yumurtaların aktif olmaması ile doğurganlığın ve adetin sona ermesidir. Her adet kesilmesi ise menopoz değildir. Son görülen adet tarihinden itibaren 12 ay boyunca hiç adet görülmemesi menopoz başlangıcıdır. Bu bir hastalık değil, kadın yaşamının doğal bir sürecidir. Her kadında farklılık gösterebilen bir süreç olduğundan doktor eşliğinde takip etmek önemlidir.”



KIZAMIK VE ÇOCUK FELCİ ALARMI


Türk Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, Sağlık Bakanlığı’nın yanlış politikaları nedeniyle Türkiye’de yıllardır görülmeyen kızamık ve çocuk felci hastalıklarının yeniden ortaya çıktığını söyledi. En son Aydın’da bir kız çocuğunun kızamığa yakalandığını anlatan Doğruyol, Suriyeli Poliklinikleri’nin ülke geneline yayılması gerektiğini söyledi.

 Ahmet Doğruyol
Suriyeli veya Iraklı vatandaşların Türkiye’ye kabul edilmesinin insani bir uygulama olduğunu belirten Türk Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, “Ancak Suriyeliler sınırdan kontrolsüz olarak girerek, ülkemizin çeşitli illerine dağıldılar. Sağlık Bakanlığı sınır hattında oluşturacağı tampon bölgelerle özellikle Suriyeli çocukların aşılanmasını yapmalıydı. Tam olarak bu aşılama çalışmaları yapılamadığı ve yanlış izlenen sağlık politikaları nedeniyle şu an ülkemiz yıllar sonra kızamık ve çocuk felci hastalıklarıyla yeniden karşı karşıyadır” dedi.

Suriyeli çocuk ve yetişkinlerin, aşı ve tedavi takibinin kamu veya özel hastanelerde değil Suriyeli Polikliniklerinde yapılması gerektiğinin altını çizen Doğruyol, “Sağlık Bakanlığı Suriyeli Poliklinikleri açarak mantıklı bir çalışma yapmıştır. Ancak bu polikliniklerin ülke geneline yaygınlaştırılması gerekmektedir. Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde çocuk felcinin görüldüğü ile ilgili çok ciddi iddialar bulunmaktadır. Çocuk Felci, ülkemizde son olarak 1998 yılında görüldü. 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü, ülkemizin içerisinde yer aldığı 51 ülkede tamamen Çocuk Felci hastalığının bittiğini açıkladı. Ancak bu hastalığın ülkemizde yeniden gözükmesi acıdır. 2004 yılında en son görülen kızamığın hortlamış olması, yanlış sağlık politikalarının bir sonucudur” diye konuştu.
Sağlık Personeli Yoğun Çaba Gösterdi
Sağlık Bakanlığı aşılama kampanyalarında özellikle Suriyeli çocuklar olmak üzere aşılandığını anlatan Doğruyol, sağlık personellerinin, adresleri belli olmayan pek çok Suriyeli’ye aşı yapmak için büyük çaba gösterdiğini ifade etti.

İzmir’in Aşılama Maliyeti Aylık 450 bin TL
Bir çocuğun bir tur aşılama maliyetinin 50 tl civarında olduğunu kaydeden Doğruyol, “Suriyeli polikliniklerindeki aylık aşılama maliyeti sadece İzmir için 450 bin tl’dir. Türkiye genelini düşünürsek büyük bir harcamanın yapıldığı ortadadır” dedi.

KIZAMIK VE ÇOCUK FELCİ ALARMI


Türk Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, Sağlık Bakanlığı’nın yanlış politikaları nedeniyle Türkiye’de yıllardır görülmeyen kızamık ve çocuk felci hastalıklarının yeniden ortaya çıktığını söyledi. En son Aydın’da bir kız çocuğunun kızamığa yakalandığını anlatan Doğruyol, Suriyeli Poliklinikleri’nin ülke geneline yayılması gerektiğini söyledi.

 Ahmet Doğruyol
Suriyeli veya Iraklı vatandaşların Türkiye’ye kabul edilmesinin insani bir uygulama olduğunu belirten Türk Sağlık Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, “Ancak Suriyeliler sınırdan kontrolsüz olarak girerek, ülkemizin çeşitli illerine dağıldılar. Sağlık Bakanlığı sınır hattında oluşturacağı tampon bölgelerle özellikle Suriyeli çocukların aşılanmasını yapmalıydı. Tam olarak bu aşılama çalışmaları yapılamadığı ve yanlış izlenen sağlık politikaları nedeniyle şu an ülkemiz yıllar sonra kızamık ve çocuk felci hastalıklarıyla yeniden karşı karşıyadır” dedi.

Suriyeli çocuk ve yetişkinlerin, aşı ve tedavi takibinin kamu veya özel hastanelerde değil Suriyeli Polikliniklerinde yapılması gerektiğinin altını çizen Doğruyol, “Sağlık Bakanlığı Suriyeli Poliklinikleri açarak mantıklı bir çalışma yapmıştır. Ancak bu polikliniklerin ülke geneline yaygınlaştırılması gerekmektedir. Suriyelilerin yoğun yaşadığı yerlerde çocuk felcinin görüldüğü ile ilgili çok ciddi iddialar bulunmaktadır. Çocuk Felci, ülkemizde son olarak 1998 yılında görüldü. 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü, ülkemizin içerisinde yer aldığı 51 ülkede tamamen Çocuk Felci hastalığının bittiğini açıkladı. Ancak bu hastalığın ülkemizde yeniden gözükmesi acıdır. 2004 yılında en son görülen kızamığın hortlamış olması, yanlış sağlık politikalarının bir sonucudur” diye konuştu.
Sağlık Personeli Yoğun Çaba Gösterdi
Sağlık Bakanlığı aşılama kampanyalarında özellikle Suriyeli çocuklar olmak üzere aşılandığını anlatan Doğruyol, sağlık personellerinin, adresleri belli olmayan pek çok Suriyeli’ye aşı yapmak için büyük çaba gösterdiğini ifade etti.

İzmir’in Aşılama Maliyeti Aylık 450 bin TL
Bir çocuğun bir tur aşılama maliyetinin 50 tl civarında olduğunu kaydeden Doğruyol, “Suriyeli polikliniklerindeki aylık aşılama maliyeti sadece İzmir için 450 bin tl’dir. Türkiye genelini düşünürsek büyük bir harcamanın yapıldığı ortadadır” dedi.

AĞRI KESİCİLER ANTİBİYOTİKLER KADAR TEHLİKELİDİR



Tanı Koleji “Kariye Günleri”nde bu haftaki konuklarımız Avukat Seda Banu Akyüz ve Eczacı Utku Halıcı’ydı. Hukuk Fakültelerinin eğitim programları hakkında bilgi veren Avukat Akyüz, boşanma davalarının en çok İzmir'de görüldüğüne dikkat çekerken Eczacı Halıcı ise gelişigüzel alınan ağrı kesicilerin antibiyotikler kadar tehlikeli olduğuna vurgu yaptı.

Eşinizden, dostunuzdan görüp ilaç kullanmayın…”
Özel Tanı Anadolu Lisesi Rehber Öğretmeni Banu Çetinler’in yönetiminde her hafta farklı meslek gruplarından konukları ağırlayan Tanı Kolejinin bu haftaki konuklarından biri Eczacı Utku Halıcı oldu. Eczacılığın toplum sağlığı bakımından önemine değinen Halıcı, vatandaşların kulaktan dolma bilgilerle ilaçlar kullanmaması gerektiğine dikkat çekerek “Eczaneye geldiğinde, vatandaş sürekli eşinden, dostundan kullandığı ağrı kesicileri istiyor. Bu yanlıştır. Ağrı kesiciler antibiyotikler kadar tehlikelidir. Kalp krizi ve beyin kanamasına kadar giden ciddi sorunlar doğurabilir. Ağrı kesiciler kullanılırken doktorlara ve eczacılara danışılması gerekir. Baş ağrısı olsun, karın ağrısı olsun, mide ağrıları olsun bu konularda ezbere ağrı kesici kullanılması kesinlikle yanlıştır. Onun için eşten dosttan görülen ilaçların kullanımı yerine doktor ve eczacılara danışılmalıdır.” dedi.

İzmir'de en çok boşanma davası görülüyor...”
Eczacı Utku Halıcı ile aynı sohbette yer alan Avukat Seda Banu Akyüz ise hem mesleği hakkında bilgi verdi hem de öğrencilerin sorularını yanıtladı. Akyüz, kendisine yöneltilen “İzmir'de en çok hangi davalar görülüyor?” sorusunu da cevaplandırarak “ İzmir'de en çok boşanma davaları görülüyor. Bu davaların en yaygın ve birincil nedeni aile birliğinin bozulmasıdır. Bu da genel boşanma sebebidir. Bunların bir kısmı tarafların birbirine tahammülsüzlüğünden, ya da karşılıklı saygının tükenmesinden kaynaklanıyor. Boşanma davalarında çok yüksek tazminatlar isteniyor. Aslında istenen boşanma değil belki de ekonomik özgürlük. ” diye belirtti.

AĞRI KESİCİLER ANTİBİYOTİKLER KADAR TEHLİKELİDİR



Tanı Koleji “Kariye Günleri”nde bu haftaki konuklarımız Avukat Seda Banu Akyüz ve Eczacı Utku Halıcı’ydı. Hukuk Fakültelerinin eğitim programları hakkında bilgi veren Avukat Akyüz, boşanma davalarının en çok İzmir'de görüldüğüne dikkat çekerken Eczacı Halıcı ise gelişigüzel alınan ağrı kesicilerin antibiyotikler kadar tehlikeli olduğuna vurgu yaptı.

Eşinizden, dostunuzdan görüp ilaç kullanmayın…”
Özel Tanı Anadolu Lisesi Rehber Öğretmeni Banu Çetinler’in yönetiminde her hafta farklı meslek gruplarından konukları ağırlayan Tanı Kolejinin bu haftaki konuklarından biri Eczacı Utku Halıcı oldu. Eczacılığın toplum sağlığı bakımından önemine değinen Halıcı, vatandaşların kulaktan dolma bilgilerle ilaçlar kullanmaması gerektiğine dikkat çekerek “Eczaneye geldiğinde, vatandaş sürekli eşinden, dostundan kullandığı ağrı kesicileri istiyor. Bu yanlıştır. Ağrı kesiciler antibiyotikler kadar tehlikelidir. Kalp krizi ve beyin kanamasına kadar giden ciddi sorunlar doğurabilir. Ağrı kesiciler kullanılırken doktorlara ve eczacılara danışılması gerekir. Baş ağrısı olsun, karın ağrısı olsun, mide ağrıları olsun bu konularda ezbere ağrı kesici kullanılması kesinlikle yanlıştır. Onun için eşten dosttan görülen ilaçların kullanımı yerine doktor ve eczacılara danışılmalıdır.” dedi.

İzmir'de en çok boşanma davası görülüyor...”
Eczacı Utku Halıcı ile aynı sohbette yer alan Avukat Seda Banu Akyüz ise hem mesleği hakkında bilgi verdi hem de öğrencilerin sorularını yanıtladı. Akyüz, kendisine yöneltilen “İzmir'de en çok hangi davalar görülüyor?” sorusunu da cevaplandırarak “ İzmir'de en çok boşanma davaları görülüyor. Bu davaların en yaygın ve birincil nedeni aile birliğinin bozulmasıdır. Bu da genel boşanma sebebidir. Bunların bir kısmı tarafların birbirine tahammülsüzlüğünden, ya da karşılıklı saygının tükenmesinden kaynaklanıyor. Boşanma davalarında çok yüksek tazminatlar isteniyor. Aslında istenen boşanma değil belki de ekonomik özgürlük. ” diye belirtti.

YARIŞARAK TOPLADILAR TEKERLEKLİ SANDALYE KAZANDILAR


Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin (TOFD) “Mutluluğa çevir kapak olsun” kampanyasına “plastik kapak toplama yarışması”yla katıldı. Susuzlu Grup işbirliğiyle 07 - 21 Şubat 2018 tarihleri arasında düzenlenen kampanyaya Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ile Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) de destek verdi. Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları okullarında en fazla kapağı toplayan sınıflar törenle ödüllendirildi. Çevreci çocuk kitapları yazarı Oğuz Selim Yazıcı, yarışma sonunda düzenlenen imza gününde öğrencilerle buluştu, kitaplarını imzaladı.

Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları Konferans Salonu’nda düzenlenen törende en çok kapak toplayan öğrenci ve sınıflara ödüllerini İlkokul Müdürü Raşit Kozakçı, Ortaokul Müdürü Hakan Solmaz, Susuzlu Grup Genel Müdürü Serkan Sığınmış ile TÜROFED Başkan Yardımcısı ve ETİK Başkanı Mehmet İşler adına ETİK Sekreteri Leman Erçam verdi. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin kampanyasına destek vermek üzere düzenlenen plastik kapak topama yarışmasına katılan ve kampanya sayesinde bir engelliye tekerlekli sandalye kazandıran tüm öğrencilere sertifikaları verildi.

Kampanya nasıl işliyor?

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin “Mutluluğa çevir kapak olsun” kampanyası kapsamında başvuran engelli vatandaşların tekerlekli sandalyelerin yanı sıra bası yara minderleri ihtiyacı da karşılanıyor. Her gün Türkiye çapında belki de tonlarcası çöpe atılıp kaybolup giden plastik kapakların geri dönüştürülmesini öngören kampanyaya katılmak isteyenlerin kapakları TOFD logosu bulunan kutulara bırakması gerekiyor.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne ulaşan kapaklar önce tartılıyor, ardından gönderen kişinin iletişim bilgileriyle kayıt altına alınıyor. Daha sonra içindeki yabancı maddelerden ayrıştırılan kapaklar, anlaşmalı geri dönüşüm firmasına tekrar tartılarak ve faturalandırılarak teslim ediliyor. Elde edilen ve kampanya hesabında toplanan gelirle akülü ve manuel sandalye satın alımları gerçekleştiriliyor. Tekerlekli sandalyeler, TOFD tarafından belirlenen kriterler ve evraklarla başvuran ihtiyaç sahiplerine teslim ediliyor.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği yetkilileri, tüm vatandaşları 2011 yılından buyana yürütülen plastik kapak kampanyasına katılmaya çağırarak şöyle sesleniyor:

Kampanya kapsamında Türkiye’nin 81 ilindeki ihtiyaç sahibi engelli vatandaşlara medikal malzeme dağıtılıyor. Kampanyaya katılarak ortopedik engelli bireyin tek başına hareket etmesini, özgürce gezmesini, alışveriş yapabilmesini ve yaşadığı dünyayı keşfetmesini sağlayabilirsiniz. İçtiğiniz su şişesinin ya da damacananın, zeytinyağınızın, meşrubatınızın kapağını atmak yerine biriktirirseniz sizler de engelli vatandaşlarımızın hayatlarına özgürce devam etmelerine yardımcı olabilirsiniz.”

YARIŞARAK TOPLADILAR TEKERLEKLİ SANDALYE KAZANDILAR


Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin (TOFD) “Mutluluğa çevir kapak olsun” kampanyasına “plastik kapak toplama yarışması”yla katıldı. Susuzlu Grup işbirliğiyle 07 - 21 Şubat 2018 tarihleri arasında düzenlenen kampanyaya Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ile Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) de destek verdi. Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları okullarında en fazla kapağı toplayan sınıflar törenle ödüllendirildi. Çevreci çocuk kitapları yazarı Oğuz Selim Yazıcı, yarışma sonunda düzenlenen imza gününde öğrencilerle buluştu, kitaplarını imzaladı.

Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları Konferans Salonu’nda düzenlenen törende en çok kapak toplayan öğrenci ve sınıflara ödüllerini İlkokul Müdürü Raşit Kozakçı, Ortaokul Müdürü Hakan Solmaz, Susuzlu Grup Genel Müdürü Serkan Sığınmış ile TÜROFED Başkan Yardımcısı ve ETİK Başkanı Mehmet İşler adına ETİK Sekreteri Leman Erçam verdi. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin kampanyasına destek vermek üzere düzenlenen plastik kapak topama yarışmasına katılan ve kampanya sayesinde bir engelliye tekerlekli sandalye kazandıran tüm öğrencilere sertifikaları verildi.

Kampanya nasıl işliyor?

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin “Mutluluğa çevir kapak olsun” kampanyası kapsamında başvuran engelli vatandaşların tekerlekli sandalyelerin yanı sıra bası yara minderleri ihtiyacı da karşılanıyor. Her gün Türkiye çapında belki de tonlarcası çöpe atılıp kaybolup giden plastik kapakların geri dönüştürülmesini öngören kampanyaya katılmak isteyenlerin kapakları TOFD logosu bulunan kutulara bırakması gerekiyor.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne ulaşan kapaklar önce tartılıyor, ardından gönderen kişinin iletişim bilgileriyle kayıt altına alınıyor. Daha sonra içindeki yabancı maddelerden ayrıştırılan kapaklar, anlaşmalı geri dönüşüm firmasına tekrar tartılarak ve faturalandırılarak teslim ediliyor. Elde edilen ve kampanya hesabında toplanan gelirle akülü ve manuel sandalye satın alımları gerçekleştiriliyor. Tekerlekli sandalyeler, TOFD tarafından belirlenen kriterler ve evraklarla başvuran ihtiyaç sahiplerine teslim ediliyor.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği yetkilileri, tüm vatandaşları 2011 yılından buyana yürütülen plastik kapak kampanyasına katılmaya çağırarak şöyle sesleniyor:

Kampanya kapsamında Türkiye’nin 81 ilindeki ihtiyaç sahibi engelli vatandaşlara medikal malzeme dağıtılıyor. Kampanyaya katılarak ortopedik engelli bireyin tek başına hareket etmesini, özgürce gezmesini, alışveriş yapabilmesini ve yaşadığı dünyayı keşfetmesini sağlayabilirsiniz. İçtiğiniz su şişesinin ya da damacananın, zeytinyağınızın, meşrubatınızın kapağını atmak yerine biriktirirseniz sizler de engelli vatandaşlarımızın hayatlarına özgürce devam etmelerine yardımcı olabilirsiniz.”

KANSERE 15 DAKİKADA KESİN TANI


TÜBİTAK, dünyanın en prestijli proje yarışması Intel-ISEF’te ülkemizi Özel Ege Lisesi öğrencileri ile temsil etme kararı aldı.  Dünyada en yaygın görülen akciğer, prostat ve meme kanserlerine 15 dakikada kesin tanı koyabilen çip geliştiren Özel Egeliler,  mayıs ayında Amerika’da düzenlenecek yarışmada dünyanın genç dâhileri ile yarışacak.

Özel Ege Lisesi öğrencileri Berna Akdeniz ve Leyla Al Masoud, Bilim Kurulu Eş Başkanı Dr. Onur Akpınar danışmanlığında gerçekleştirdikleri “Kanserden Değil Geç Kalmaktan Kork” isimli proje ile TÜBİTAK 48. Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmasında biyoloji kategorisinde bölge birinciliği ve Türkiye ikinciliği kazandı. Proje Avrupa Birliği tarafından desteklenen SciChallenge adlı bilim yarışmasında, 28 ülkeden 438 projeyi geride bırakarak Avrupa birincisi oldu. Bu yıl, aynı proje TÜBİTAK tarafından 13-18 Mayıs 2018 tarihinde ABD‘nin Pittsburgh şehrinde gerçekleştirilecek dünyanın en büyük ve prestijli uluslararası proje yarışması olan Intel-ISEF’te Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı.

Özel Ege Lisesi Müdürü Aylin Musluoğlu, “Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri kanser. Bu hastalıkta erken teşhis çok önemli. Öğrencilerimizin, okulumuzun Bilim Kurulu rehberliğinde geliştirdiği çip sayesinde 15 dakikada üç kanser türüne kesin tanı konuluyor. Bu sayede öğrencilerimiz, birçok insanın hayatını kurtarabilecek bir projeye imza atmış bulunuyor. Öğrencilerimizin henüz lise yaşamlarında böylesine insan yaşamını kolaylaştıracak dokunuşlara imza atmaları bizim için büyük gurur kaynağı.” dedi.



KANSERDEN DEĞİL GEÇ KALMAKTAN KORK

Kanserden Değil Geç Kalmaktan Kork” konulu proje çerçevesinde iki ayrı mikroakışkan çip üretildi. Bu çipler dünyada en yaygın görülen ve en fazla ölüme sebep olan kanser türleri olan akciğer, meme ve prostat kanserlerinin hızlı, güvenilir, ekonomik ve kesin tanısını koymaya olanak sağladı. Proje uygulamaya geçerse basit bir tarama ile 15 dakika gibi kısa bir sürede bu üç kanser türünün erken tanısı sağlanabilecek.



Intel - ISEF Nedir?

Her yıl düzenlenen Intel - ISEF (International Science and Engineering Fair – Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı) üniversite öncesi eğitimde dünyanın en büyük uluslararası araştırma fuar ve yarışması olarak biliniyor. Her yıl 75’in üzerinde ülkeden 1700 öğrenci bu fuarda bir araya geliyor, birbirinden ilginç projelerini sergiliyor ve yarışıyor. Intel – ISEF, 9 – 12. sınıf öğrencileri arasında düzenlenen dünyanın ilk bilim fuarı. Society for Science & Public adlı kuruluş tarafından 1950 yılında başlatılan National Science Fair’e 1958 yılında Japonya, Kanada ve Almanya’nın da katılarak uluslararası bir hal almasıyla büyüdü.  Günümüzde dünya çapında milyonlarca öğrenci her yıl kendi ülkelerinde bilim yarışmalarında mücadele ediyor. Bu yarışmalarda dereceye giren öğrenciler Intel - ISEF’in uzantısı olan bölgesel yarışmalara katılma hakkını kazanıyor. Bu yarışmalarda en iyi dereceleri alan öğrenciler de Intel - ISEF’e katılma şansını elde ediyor. Intel - ISEF, projelerini doktora seviyesinde bilim adamlarına sunma ve 4 milyon dolar değerinde ödül ve burs olanakları için yarışma şansı vererek gençlerin başarılarını uluslararası platformda sergilemesine olarak tanıyor.

KANSERE 15 DAKİKADA KESİN TANI


TÜBİTAK, dünyanın en prestijli proje yarışması Intel-ISEF’te ülkemizi Özel Ege Lisesi öğrencileri ile temsil etme kararı aldı.  Dünyada en yaygın görülen akciğer, prostat ve meme kanserlerine 15 dakikada kesin tanı koyabilen çip geliştiren Özel Egeliler,  mayıs ayında Amerika’da düzenlenecek yarışmada dünyanın genç dâhileri ile yarışacak.

Özel Ege Lisesi öğrencileri Berna Akdeniz ve Leyla Al Masoud, Bilim Kurulu Eş Başkanı Dr. Onur Akpınar danışmanlığında gerçekleştirdikleri “Kanserden Değil Geç Kalmaktan Kork” isimli proje ile TÜBİTAK 48. Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmasında biyoloji kategorisinde bölge birinciliği ve Türkiye ikinciliği kazandı. Proje Avrupa Birliği tarafından desteklenen SciChallenge adlı bilim yarışmasında, 28 ülkeden 438 projeyi geride bırakarak Avrupa birincisi oldu. Bu yıl, aynı proje TÜBİTAK tarafından 13-18 Mayıs 2018 tarihinde ABD‘nin Pittsburgh şehrinde gerçekleştirilecek dünyanın en büyük ve prestijli uluslararası proje yarışması olan Intel-ISEF’te Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı.

Özel Ege Lisesi Müdürü Aylin Musluoğlu, “Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri kanser. Bu hastalıkta erken teşhis çok önemli. Öğrencilerimizin, okulumuzun Bilim Kurulu rehberliğinde geliştirdiği çip sayesinde 15 dakikada üç kanser türüne kesin tanı konuluyor. Bu sayede öğrencilerimiz, birçok insanın hayatını kurtarabilecek bir projeye imza atmış bulunuyor. Öğrencilerimizin henüz lise yaşamlarında böylesine insan yaşamını kolaylaştıracak dokunuşlara imza atmaları bizim için büyük gurur kaynağı.” dedi.



KANSERDEN DEĞİL GEÇ KALMAKTAN KORK

Kanserden Değil Geç Kalmaktan Kork” konulu proje çerçevesinde iki ayrı mikroakışkan çip üretildi. Bu çipler dünyada en yaygın görülen ve en fazla ölüme sebep olan kanser türleri olan akciğer, meme ve prostat kanserlerinin hızlı, güvenilir, ekonomik ve kesin tanısını koymaya olanak sağladı. Proje uygulamaya geçerse basit bir tarama ile 15 dakika gibi kısa bir sürede bu üç kanser türünün erken tanısı sağlanabilecek.



Intel - ISEF Nedir?

Her yıl düzenlenen Intel - ISEF (International Science and Engineering Fair – Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı) üniversite öncesi eğitimde dünyanın en büyük uluslararası araştırma fuar ve yarışması olarak biliniyor. Her yıl 75’in üzerinde ülkeden 1700 öğrenci bu fuarda bir araya geliyor, birbirinden ilginç projelerini sergiliyor ve yarışıyor. Intel – ISEF, 9 – 12. sınıf öğrencileri arasında düzenlenen dünyanın ilk bilim fuarı. Society for Science & Public adlı kuruluş tarafından 1950 yılında başlatılan National Science Fair’e 1958 yılında Japonya, Kanada ve Almanya’nın da katılarak uluslararası bir hal almasıyla büyüdü.  Günümüzde dünya çapında milyonlarca öğrenci her yıl kendi ülkelerinde bilim yarışmalarında mücadele ediyor. Bu yarışmalarda dereceye giren öğrenciler Intel - ISEF’in uzantısı olan bölgesel yarışmalara katılma hakkını kazanıyor. Bu yarışmalarda en iyi dereceleri alan öğrenciler de Intel - ISEF’e katılma şansını elde ediyor. Intel - ISEF, projelerini doktora seviyesinde bilim adamlarına sunma ve 4 milyon dolar değerinde ödül ve burs olanakları için yarışma şansı vererek gençlerin başarılarını uluslararası platformda sergilemesine olarak tanıyor.

EÜ TIP FAKÜLTESİ AKADEMİSYENLERİ BİRİNCİ OLDU

Türkiye’de üniversite ve yükseköğretim üzerine araştırmalar yapan ilk ve tek bağımsız araştırma laboratuvarı olan Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı (ÜniAr) "Akademik Performans Raporu"nu açıkladı. Fakülte bazında yapılan araştırmalarda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenleri, akademik performansta “Tıp Alanında” birinci oldu. Genel sıralamada ise Ege Üniversitesi akademisyenleri, akademik performansta Türkiye üçüncüsü oldu.
Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı tarafından hazırlanan, 108 devlet üniversitesindeki akademisyenlerin dahil edildiği "Akademik Performans Raporu"na göre, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü akademisyenleri akademik performansta Türkiye birincisi oldu. İskenderun Teknik Üniversitesi ikinci, Ege Üniversitesi ise üçüncü sırada yer aldı.  Fakülte bazında yapılan araştırmalarda ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenleri “Tıp Fakülteleri Sıralaması”nda  birinci oldu.
ÜNİAR kurucularından Prof. Dr. Cemil Yücel ve Prof. Dr. Engin Karadağ, üniversite araştırmalarını geliştirmek, politikacılara, rektörlere ve öğrencilere bilgi sunmak için Türkiye'deki 108 devlet üniversitesinin veri tabanına ulaşarak, 3 yıldır akademisyeni en çalışkan üniversiteleri belirledi.

EÜ TIP FAKÜLTESİ AKADEMİSYENLERİ BİRİNCİ OLDU

Türkiye’de üniversite ve yükseköğretim üzerine araştırmalar yapan ilk ve tek bağımsız araştırma laboratuvarı olan Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı (ÜniAr) "Akademik Performans Raporu"nu açıkladı. Fakülte bazında yapılan araştırmalarda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenleri, akademik performansta “Tıp Alanında” birinci oldu. Genel sıralamada ise Ege Üniversitesi akademisyenleri, akademik performansta Türkiye üçüncüsü oldu.
Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı tarafından hazırlanan, 108 devlet üniversitesindeki akademisyenlerin dahil edildiği "Akademik Performans Raporu"na göre, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü akademisyenleri akademik performansta Türkiye birincisi oldu. İskenderun Teknik Üniversitesi ikinci, Ege Üniversitesi ise üçüncü sırada yer aldı.  Fakülte bazında yapılan araştırmalarda ise Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenleri “Tıp Fakülteleri Sıralaması”nda  birinci oldu.
ÜNİAR kurucularından Prof. Dr. Cemil Yücel ve Prof. Dr. Engin Karadağ, üniversite araştırmalarını geliştirmek, politikacılara, rektörlere ve öğrencilere bilgi sunmak için Türkiye'deki 108 devlet üniversitesinin veri tabanına ulaşarak, 3 yıldır akademisyeni en çalışkan üniversiteleri belirledi.

KALP SAĞLIĞINIZ İÇİN KOLESTEROLE DİKKAT

Kalp damar hastalıklarına sebep olan risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi (kan yağları yüksekliği), kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı ve diyabetin geldiğini vurgulayan Prof. Dr. İsa Durmaz, kan yağları yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini söyledi.

Özel Tınaztepe Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Koordinatörü Prof. Dr. İsa Durmaz, ciddi düzeyde kolesterol ve diğer zararlı kan yağlarının yüksekliğinin kalp damar hastalıklarına sebep olduğunu belirtti. Bu hastaların kolesterol ve diğer zararlı kan yağlarını düşürücü ilaçları kullanma zorunluluğu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Durmaz, “Normal sınırdaki kolesterol ve trigliserid miktarlarını daha aşağı çekmek için ilaç kullanılması anlamsız hatta zararlıdır. Ancak yüksek risk taşıyan kalp ve damar hastalığı olan kişilerde zararlı kan yağlarının normal sınırın bir miktar altında tutulması önerilir” dedi.
Kan yağlarının kolesterol ve trigliserid olmak üzere iki grupta toplandığını anlatan Prof. Dr. Durmaz, şunları söyledi:
 Prof. Dr. İsa Durmaz
“Kolesterolün yaklaşık olarak yüzde 70’i karaciğer ve iç organlarda sentez edilirken yüzde 30’u gıdalardan alınmaktadır. İyi ve kötü kolesterolden bahsedilir. İyi kolesterol HDL, kötü kolesterol ise LDL olarak bilinir. Kolesterol yüksekliği, vücudumuzdaki yağ metabolizmasının bozulmasından kaynaklanmaktadır. Kolesterolün 200 mg/dl altında olması istenir. LDL kolesterolde (kötü kolesterol) 140 mg/dl istenilen değerdir. HDL kolesterolün (iyi kolesterol) 35 mg/dl ve altında olması sağlık açısından risklidir. HDL kolesterolün 50 mg/dl üstünde olması arzu edilir.”

MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİ

Kalp damar hastalıklarına sebep olan risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi (kan yağları yüksekliği), sigara kullanımı ve diyabetin geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Durmaz, kan yağları yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Toplumda kan yağlarını düşürücü ilaçların kullanımı ile ilgili soru işaretleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Durmaz, şu açıklamalarda bulundu:
“Kan yağlarının çok yüksek olduğu durumlarda diyet ve egzersiz yetersiz kalabilir. Bu durumlarda da kolesterol düşürücü ilaçların kullanımı zorunludur. Ancak kan yağlarını düşürücü ilaçlar masum ilaçlar değildir. Bu amaçla kullanılan statin ve fibrat grubu ilaçlar karaciğer, böbrek fonksiyonlarına ve adele sistemine zarar verebilir. İlaç kullanmadan önce belirtilen önemli risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, sportif aktif yaşam ve beslenme düzeninin sağlanması ile kan yağları düşürülmeye çalışılmalıdır. Sonuç alınamazsa tedaviye başvurulmalıdır. Tedavi sürecinde de zaman zaman hastaların karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının izlenmesi gerekir.” 

KALP SAĞLIĞINIZ İÇİN KOLESTEROLE DİKKAT

Kalp damar hastalıklarına sebep olan risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi (kan yağları yüksekliği), kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı ve diyabetin geldiğini vurgulayan Prof. Dr. İsa Durmaz, kan yağları yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini söyledi.

Özel Tınaztepe Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Koordinatörü Prof. Dr. İsa Durmaz, ciddi düzeyde kolesterol ve diğer zararlı kan yağlarının yüksekliğinin kalp damar hastalıklarına sebep olduğunu belirtti. Bu hastaların kolesterol ve diğer zararlı kan yağlarını düşürücü ilaçları kullanma zorunluluğu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Durmaz, “Normal sınırdaki kolesterol ve trigliserid miktarlarını daha aşağı çekmek için ilaç kullanılması anlamsız hatta zararlıdır. Ancak yüksek risk taşıyan kalp ve damar hastalığı olan kişilerde zararlı kan yağlarının normal sınırın bir miktar altında tutulması önerilir” dedi.
Kan yağlarının kolesterol ve trigliserid olmak üzere iki grupta toplandığını anlatan Prof. Dr. Durmaz, şunları söyledi:
 Prof. Dr. İsa Durmaz
“Kolesterolün yaklaşık olarak yüzde 70’i karaciğer ve iç organlarda sentez edilirken yüzde 30’u gıdalardan alınmaktadır. İyi ve kötü kolesterolden bahsedilir. İyi kolesterol HDL, kötü kolesterol ise LDL olarak bilinir. Kolesterol yüksekliği, vücudumuzdaki yağ metabolizmasının bozulmasından kaynaklanmaktadır. Kolesterolün 200 mg/dl altında olması istenir. LDL kolesterolde (kötü kolesterol) 140 mg/dl istenilen değerdir. HDL kolesterolün (iyi kolesterol) 35 mg/dl ve altında olması sağlık açısından risklidir. HDL kolesterolün 50 mg/dl üstünde olması arzu edilir.”

MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİ

Kalp damar hastalıklarına sebep olan risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi (kan yağları yüksekliği), sigara kullanımı ve diyabetin geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Durmaz, kan yağları yüksekliğinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Toplumda kan yağlarını düşürücü ilaçların kullanımı ile ilgili soru işaretleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Durmaz, şu açıklamalarda bulundu:
“Kan yağlarının çok yüksek olduğu durumlarda diyet ve egzersiz yetersiz kalabilir. Bu durumlarda da kolesterol düşürücü ilaçların kullanımı zorunludur. Ancak kan yağlarını düşürücü ilaçlar masum ilaçlar değildir. Bu amaçla kullanılan statin ve fibrat grubu ilaçlar karaciğer, böbrek fonksiyonlarına ve adele sistemine zarar verebilir. İlaç kullanmadan önce belirtilen önemli risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, sportif aktif yaşam ve beslenme düzeninin sağlanması ile kan yağları düşürülmeye çalışılmalıdır. Sonuç alınamazsa tedaviye başvurulmalıdır. Tedavi sürecinde de zaman zaman hastaların karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının izlenmesi gerekir.”