11 Temmuz 2018

GECE ALT ISLANMA SORUNU KIZ ÇOCUKLARINDA 5, ERKEK ÇOCUKLARINDA 6 YAŞA KADAR NORMAL

Gece alt ıslatma sorunu kız çocuklarında 5 erkek çocuklarında 6 yaşına kadar normal kabul ediliyor. Altını ıslatma hastalığı, hem aileleri hem de çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Gece yatak ıslatma bu yaşlardan sonra devam ederse mutlaka bir doktora başvurulmalı.

Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Keskinoğlu, genellikle hasta çocukların ailelerinde de benzer yaşlarda aynı sorunun yaşandığını belirtti. Doç. Dr. Keskinoğlu, “Hastalığın arkasında birçok neden yatabilir. En önemli neden ailesel ve psikojenik nedenler. Bazı çocuklar ailenin çerez alışkanlıkları, aşırı tuzlu yemekleri, gereksiz yere su içme alışkanlığı, uykunun ağır olması nedeni ile yataklarını ılatabilir. Bunun dışında bir takım organik nedenler var. En önemli organik nedenlerden biri şeker hastalığıdır. Bunların dışında ise nörolojik bozukluklar, uyku hipoksisi (çocuğun gece horlamasıyla giden bir durum), uyku bozuklukları, idrar yolu enfeksiyonu gibi nedenlerle çocuklar gece altını ıslatabilir” diye konuştu.

Hastalığın psikolojik etkilerinden de bahseden Doç. Dr. Keskinoğlu, “Özellikle daha önce idrar kaçırması olmayan çocuklarda aile içi şiddetin baş göstermesi, okul sorunlarının ortaya çıkması, çocukların okuldaki arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozuk olması, öğretmenin çocuğa karşı hırpalayıcı davranması ve anne-baba boşanmaları hastalığı tetikleyebiliyor” diye konuştu.

Tedavi için önce nedeni araştırılmalı”
Hastalığın tedavisi için önce nedeninin araştırılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Keskinoğlu, “Araştırma tamamlandıktan sonra olguların çok büyük bir bölümünde organik ve nörolojik bir neden saptanmıyor.  Böyle olunca tedavi aşaması genellikle ilaç ile değil verilecek eğitimle yapılıyor. Tedavi sürecinde öncelikle akşam sıvı alımı azaltılmalı. Böylece mesanede fazla sıvı olmaz ve çocuk, gece problem olmadan rahatça uykusuna devam edebilir. Diğer bir yöntem ise sorunun devam etmesi halinde ‘alarm’ yöntemi. Çocuk uyuduktan sonra basit bir alarm ile uykusundan belli bir saat sonra uyandırıp çocuğun tuvalete gitmesi sağlanmalı. Bu süre genellikle çocuk uyuduktan sonraki 1 saattir. Bu yöntem, çocuğun alarmla birlikte kendisine şartlı refleks oluşturmasıdır. Bunların dışında, ilaç tedavisi uygulanabilir ve çocuğa antidiüretik hormon verilebilir” dedi.

Aile sürece dahil olmalı”
Hastalık sürecinde aileye de önemli görevler düştüğünü söyleyen Doç. Dr. Keskinoğlu, “Burada en önemli nokta ailenin bu sürece katılmasıdır. Anne ve babanın da konu ile ilgili olması gerekir. Özellikle çocuğun yatış-kalkış saati, lüzumsuz ve gazlı içecekler gibi sıvıların verilmemesi, aşırı gereksiz sıvıların tüketmesini önlemede ailenin katkısı önemlidir. İkincisi ise, çocuğun yataktan kaldırılması aşamasında muhakkak hastanın annesinin ya da babasının çocuğu uyandırarak, mümkün olduğu kadar yürüterek çocuğu tuvalete götürmesidir. Çocuğun bunun bilincinde olmasını ve tedaviye katılmasını sağlamak son derece önemlidir. Çocuk, altını ıslattığı zaman çarşafının ve elbiselerinin değiştirilmesi sürecinde aktif görev almalıdır. Böylelikle tedavide rahatlıkla aşama kaydedilmiş olur” dedi.
Altını ıslatma hastalığının sadece geceye mahsus olmadığını belirten Doç. Dr. Keskinoğlu, “Gündüz altını ıslatma, gerçek anlamda tam bir işeme değil, idrar damlatma veya kaçırmadır. Bu idrar kaçırma problemi kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla daha fazla görülür. Gündüz idrar kaçırmanın sebebi idrar torbası kaslarının düzensiz çalışmasına bağlıdır. Genellikle çocuklarda oyuna dalma veya herhangi bir şeye çok fazla konsantre olma sonrası tuvalet ihtiyacını önemsememesiyle idrar kaçırma gerçekleşebilir. Bu sorun oldukça sık gözlenir. Diğer bir önemli sebep ise mesanedeki işlev bozukluklarıdır. Bu durumda mesane az miktarda idrar ile dolunca kasılmaya başlar ve alt spikerin açılmaması ile birlikte birkaç damla idrar damlatarak sancıya sebep olur. Bu tip durumda ise mesane kapasitesi ve mesanenin davranış biçimi ölçülür. Sonuç olarak ya mesane kapasitesi küçüktür ya da işlevsel anlamda küçüktür ve hiperrefeksiftir. Tedavisi ise ya ilaç ve ya ameliyat ile mümkündür” diye konuştu

GECE ALT ISLANMA SORUNU KIZ ÇOCUKLARINDA 5, ERKEK ÇOCUKLARINDA 6 YAŞA KADAR NORMAL

Gece alt ıslatma sorunu kız çocuklarında 5 erkek çocuklarında 6 yaşına kadar normal kabul ediliyor. Altını ıslatma hastalığı, hem aileleri hem de çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Gece yatak ıslatma bu yaşlardan sonra devam ederse mutlaka bir doktora başvurulmalı.

Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Keskinoğlu, genellikle hasta çocukların ailelerinde de benzer yaşlarda aynı sorunun yaşandığını belirtti. Doç. Dr. Keskinoğlu, “Hastalığın arkasında birçok neden yatabilir. En önemli neden ailesel ve psikojenik nedenler. Bazı çocuklar ailenin çerez alışkanlıkları, aşırı tuzlu yemekleri, gereksiz yere su içme alışkanlığı, uykunun ağır olması nedeni ile yataklarını ılatabilir. Bunun dışında bir takım organik nedenler var. En önemli organik nedenlerden biri şeker hastalığıdır. Bunların dışında ise nörolojik bozukluklar, uyku hipoksisi (çocuğun gece horlamasıyla giden bir durum), uyku bozuklukları, idrar yolu enfeksiyonu gibi nedenlerle çocuklar gece altını ıslatabilir” diye konuştu.

Hastalığın psikolojik etkilerinden de bahseden Doç. Dr. Keskinoğlu, “Özellikle daha önce idrar kaçırması olmayan çocuklarda aile içi şiddetin baş göstermesi, okul sorunlarının ortaya çıkması, çocukların okuldaki arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozuk olması, öğretmenin çocuğa karşı hırpalayıcı davranması ve anne-baba boşanmaları hastalığı tetikleyebiliyor” diye konuştu.

Tedavi için önce nedeni araştırılmalı”
Hastalığın tedavisi için önce nedeninin araştırılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Keskinoğlu, “Araştırma tamamlandıktan sonra olguların çok büyük bir bölümünde organik ve nörolojik bir neden saptanmıyor.  Böyle olunca tedavi aşaması genellikle ilaç ile değil verilecek eğitimle yapılıyor. Tedavi sürecinde öncelikle akşam sıvı alımı azaltılmalı. Böylece mesanede fazla sıvı olmaz ve çocuk, gece problem olmadan rahatça uykusuna devam edebilir. Diğer bir yöntem ise sorunun devam etmesi halinde ‘alarm’ yöntemi. Çocuk uyuduktan sonra basit bir alarm ile uykusundan belli bir saat sonra uyandırıp çocuğun tuvalete gitmesi sağlanmalı. Bu süre genellikle çocuk uyuduktan sonraki 1 saattir. Bu yöntem, çocuğun alarmla birlikte kendisine şartlı refleks oluşturmasıdır. Bunların dışında, ilaç tedavisi uygulanabilir ve çocuğa antidiüretik hormon verilebilir” dedi.

Aile sürece dahil olmalı”
Hastalık sürecinde aileye de önemli görevler düştüğünü söyleyen Doç. Dr. Keskinoğlu, “Burada en önemli nokta ailenin bu sürece katılmasıdır. Anne ve babanın da konu ile ilgili olması gerekir. Özellikle çocuğun yatış-kalkış saati, lüzumsuz ve gazlı içecekler gibi sıvıların verilmemesi, aşırı gereksiz sıvıların tüketmesini önlemede ailenin katkısı önemlidir. İkincisi ise, çocuğun yataktan kaldırılması aşamasında muhakkak hastanın annesinin ya da babasının çocuğu uyandırarak, mümkün olduğu kadar yürüterek çocuğu tuvalete götürmesidir. Çocuğun bunun bilincinde olmasını ve tedaviye katılmasını sağlamak son derece önemlidir. Çocuk, altını ıslattığı zaman çarşafının ve elbiselerinin değiştirilmesi sürecinde aktif görev almalıdır. Böylelikle tedavide rahatlıkla aşama kaydedilmiş olur” dedi.
Altını ıslatma hastalığının sadece geceye mahsus olmadığını belirten Doç. Dr. Keskinoğlu, “Gündüz altını ıslatma, gerçek anlamda tam bir işeme değil, idrar damlatma veya kaçırmadır. Bu idrar kaçırma problemi kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla daha fazla görülür. Gündüz idrar kaçırmanın sebebi idrar torbası kaslarının düzensiz çalışmasına bağlıdır. Genellikle çocuklarda oyuna dalma veya herhangi bir şeye çok fazla konsantre olma sonrası tuvalet ihtiyacını önemsememesiyle idrar kaçırma gerçekleşebilir. Bu sorun oldukça sık gözlenir. Diğer bir önemli sebep ise mesanedeki işlev bozukluklarıdır. Bu durumda mesane az miktarda idrar ile dolunca kasılmaya başlar ve alt spikerin açılmaması ile birlikte birkaç damla idrar damlatarak sancıya sebep olur. Bu tip durumda ise mesane kapasitesi ve mesanenin davranış biçimi ölçülür. Sonuç olarak ya mesane kapasitesi küçüktür ya da işlevsel anlamda küçüktür ve hiperrefeksiftir. Tedavisi ise ya ilaç ve ya ameliyat ile mümkündür” diye konuştu

10 Temmuz 2018

DİYETİSYENLER TÜM KRONİK HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE YER ALIYOR


Diyetisyenlik; büyüme, gelişme ve yaşam boyu tüm bireylerin sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması için beslenme biliminin ilkeleri doğrultusunda bireysel ve toplu beslenmenin plan ve programlarını düzenleyen meslek alanı.
 Sağlıklı bir şekilde yaşamak ve dengeli beslenmek günümüzün önemli ihtiyaçlarından birisi. Yanlış ve düzensiz beslenme başta obezite olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Türkiye Diyetisyenler Derneği İzmir İl Temsilcisi ve aynı zamanda Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkan Yardımcısı  Dr. Öğretim Üyesi Özge Küçükerdönmez, beslenme ve diyetisyenlik mesleği hakkında bilgiler verdi.
         Çalışma alanlarının hayli geniş olduğunu ve aslında toplum tarafından bilindiği kadar kısır olmadığını dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Sadece obezite bizim alanımız gibi düşünülüyor. Halbuki tüm kronik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde diyetisyenler görev alıyor. Toplu beslenme alanlarında da çalışıyoruz. Eğer bir yerde toplu yemek yeniyorsa orada diyetisyen olmalıdır. Bu alanlarda menülerin hazırlanışı, gramajlar ve porsiyonların ayarlanması, kalori hesaplarını diyetisyenler yapıyor. Diğer bir kanadımız gıda sanayisi. ” diye konuştu. Besinlerin işlenmesi, üretilmesi gibi aşamalarda da diyetislerin faaliyet gösterdiklerini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Eğitim kurumları, sağlık kulüpleri, fabrikalar ve medya kuruluşları gibi birçok farklı sektörde de çalışan diyetisyen arkadaşlarımız var” dedi.
“Zayıflık sağlık göstergesi değildir”
Hastaların öncelikle nasıl beslendiğinin analizinin yapılmasının gerektiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Hastaların besin kayıtlarını alarak nerede hata yaptıklarını saptıyoruz. Mesela süt tüketmeyi sevmeyen birine sütün yerine geçecek besinler öneriyoruz. Bunu yaparken de besinlerin bileşenlerini bilerek yapıyoruz” dedi.
Hipokrat’ın  ‘Diyetle tedavi edebileceğiniz hallerde ilaçları tavsiye etmeyin’ sözünü hatırlatan Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Hedefimiz sağlıklı yaşam tarzı oluşturmak. Bilinenin aksine, zayıf olmak, sağlıklı olmak demek değildir. İdeal vücut ağırlığını korumak ve sürdürebilmek en önemlisi” dedi.

DİYETİSYENLER TÜM KRONİK HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE YER ALIYOR


Diyetisyenlik; büyüme, gelişme ve yaşam boyu tüm bireylerin sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması için beslenme biliminin ilkeleri doğrultusunda bireysel ve toplu beslenmenin plan ve programlarını düzenleyen meslek alanı.
 Sağlıklı bir şekilde yaşamak ve dengeli beslenmek günümüzün önemli ihtiyaçlarından birisi. Yanlış ve düzensiz beslenme başta obezite olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Türkiye Diyetisyenler Derneği İzmir İl Temsilcisi ve aynı zamanda Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkan Yardımcısı  Dr. Öğretim Üyesi Özge Küçükerdönmez, beslenme ve diyetisyenlik mesleği hakkında bilgiler verdi.
         Çalışma alanlarının hayli geniş olduğunu ve aslında toplum tarafından bilindiği kadar kısır olmadığını dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Sadece obezite bizim alanımız gibi düşünülüyor. Halbuki tüm kronik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde diyetisyenler görev alıyor. Toplu beslenme alanlarında da çalışıyoruz. Eğer bir yerde toplu yemek yeniyorsa orada diyetisyen olmalıdır. Bu alanlarda menülerin hazırlanışı, gramajlar ve porsiyonların ayarlanması, kalori hesaplarını diyetisyenler yapıyor. Diğer bir kanadımız gıda sanayisi. ” diye konuştu. Besinlerin işlenmesi, üretilmesi gibi aşamalarda da diyetislerin faaliyet gösterdiklerini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Eğitim kurumları, sağlık kulüpleri, fabrikalar ve medya kuruluşları gibi birçok farklı sektörde de çalışan diyetisyen arkadaşlarımız var” dedi.
“Zayıflık sağlık göstergesi değildir”
Hastaların öncelikle nasıl beslendiğinin analizinin yapılmasının gerektiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Hastaların besin kayıtlarını alarak nerede hata yaptıklarını saptıyoruz. Mesela süt tüketmeyi sevmeyen birine sütün yerine geçecek besinler öneriyoruz. Bunu yaparken de besinlerin bileşenlerini bilerek yapıyoruz” dedi.
Hipokrat’ın  ‘Diyetle tedavi edebileceğiniz hallerde ilaçları tavsiye etmeyin’ sözünü hatırlatan Dr. Öğretim Üyesi Küçükerdönmez, “Hedefimiz sağlıklı yaşam tarzı oluşturmak. Bilinenin aksine, zayıf olmak, sağlıklı olmak demek değildir. İdeal vücut ağırlığını korumak ve sürdürebilmek en önemlisi” dedi.

SAĞLIĞINIZA VE VÜCUT TİPİNİZE GÖRE SPOR YAPIN

Pek çoğumuz yakın zamanda düzenli egzersize başlamak istiyoruz ama o  “pazartesi”ler bir türlü gelmiyor. Belki beklentilerimize uygun sporu bilmiyoruz. Peki, vücut tipinize ve sağlık durumunuza en uygun egzersiz hangisi bilmek ister misiniz?

İzmir’deki Carrera Mistral Spor Merkezi Müdürü Burak Özdemir sağlık durumuna ve vücut tipine uygun spor yapılması ve antrenörlerin saygın kurumlardan eğitim almış, sertifikalı eğitmenler olması konusunda uyardı:

Size uygun egzersizin hangisi olduğuna karar veremediyseniz işte size bazı ipuçları:

1-Formunu korumak, güzel vücut hatlarına sahip olmak ve zayıflamak için:

Kişiye özel antrenör yönetiminde vücuda giren oksijen miktarını arttırmaya yönelik egzersizler: pilates, reformer pilates (özel bir alet ve özel eğitmen eşliğinde yapılır)aerobik, kardiyo çalışması (nabız kontrolü ile uykudan kalkınca ölçtüğünüz dinlenik nabız ve egzersizden sonra alınan nabız tespitinin ardından yağ yakım nabız aralığına göre önerilen) aquazumba (havuz içinde müzik eşliğinde grupla),

2- Stres atmak isteyen, yalnız başına egzersizden sıkılan ya da farklı egzersizler yapmak isteyenler:

Havuz içinde konan özel bisikletler üzerinde suyun içinde pedal çevrilerek müzik eşliğinde grupla eğlenceli şekilde yapılan aquabike*, spinning (pedal çevirme), tırmanma, özel sahalarda paddel tenis*(İspanya kökenli tenis ve squash’ın harmanlanmış hali) basketbol, voleybol, futbol,  capoeira* (savunma, akrobasi, dans, müzik ve şarkıların birleşimi olan Brezilya kökenli bir dövüş sanatı bu da İzmir’de sadece Mistral Carrera’da var), zumba, havuzda grup ve müzik eşliğinde yapılan aquazumba, yoga, yüzme ve antigravity fitness (tavana asılan ipek hamak ile vücudun esnemesine, uzamasına, rahatlamasına yardımcı olurken, ağrıları yok eden, ruh halini yenileyerek iç dünyamızla yüzleşmemizi sağlıyor) egzersizleri sporları tam da size göre!

3- Medical Training:

Alanında uzman eğitmenlerin yönetiminde eklemsel sorunların problemli eklem ya da kastaki dengeyi sağlayarak ameliyatsız giderilmesi, ameliyat sonrası iyileşme süreci ve bu sorunların nüksetmemesi ve bu eklemlerin gelecekte de fonksiyonel kullanmaları için egzersizler ve eğitimler veriliyor.

3- Vücut Geliştirme:
Vücut geliştirme ve profesyonel vücut geliştirme sporcularına haftanın 5- 6 gününe bölünmüş bölgesel anlamda daha detaylı ağırlık çalışma, tekrar sayısı daha fazla egersizler öneriliyor. Ağırlık, total body, crossfit bunlardan bazıları…

5- Kilo almak:

Cılız bir bedenden rahatsızsanız beslenme danışmanı ve antrenör yönetiminde size özel hazırlanacak programlarla sağlıklı ve güzel görünen bir bedene sahip olmanız mümkün. Önerilen beslenme programınıza uygun bir ağırlık programı verilerek 8 haftada bir yağ ve kas oranı ölçümü ile egzersiz programı değiştirilerek hedefinize ulaşmak gayet kolay.

6- Çocuğuyla birlikte spor yapmak isteyenler:

Kendinize ayırdığınız vaktiniz sınırlıysa ve o zamanı da çocuğunuzla geçirmek istiyorsanız spordan mahrum kalmanıza gerek yok. Çocuğunuzu da yanınıza alıp birlikte yüzme, tırmanma duvarı, kids basketbol gibi aktivitelerle hem eğlenip hem de spor yapabilirsiniz. Siz egzersize devam etmek istediğinizde o da yüzme, halk oyunları, kids zumba, kids yoga gibi çocuklara özel derslere katılabilir ya da bakıcı eşliğinde spor salonunun kidsclub’ında eğlenebilir, top havuzunda oynayabilir.

*işaretli hizmetler Türkiye’de sadece İzmir’deki Carrera Mistral’de sunulmaktadır.


SAĞLIĞINIZA VE VÜCUT TİPİNİZE GÖRE SPOR YAPIN

Pek çoğumuz yakın zamanda düzenli egzersize başlamak istiyoruz ama o  “pazartesi”ler bir türlü gelmiyor. Belki beklentilerimize uygun sporu bilmiyoruz. Peki, vücut tipinize ve sağlık durumunuza en uygun egzersiz hangisi bilmek ister misiniz?

İzmir’deki Carrera Mistral Spor Merkezi Müdürü Burak Özdemir sağlık durumuna ve vücut tipine uygun spor yapılması ve antrenörlerin saygın kurumlardan eğitim almış, sertifikalı eğitmenler olması konusunda uyardı:

Size uygun egzersizin hangisi olduğuna karar veremediyseniz işte size bazı ipuçları:

1-Formunu korumak, güzel vücut hatlarına sahip olmak ve zayıflamak için:

Kişiye özel antrenör yönetiminde vücuda giren oksijen miktarını arttırmaya yönelik egzersizler: pilates, reformer pilates (özel bir alet ve özel eğitmen eşliğinde yapılır)aerobik, kardiyo çalışması (nabız kontrolü ile uykudan kalkınca ölçtüğünüz dinlenik nabız ve egzersizden sonra alınan nabız tespitinin ardından yağ yakım nabız aralığına göre önerilen) aquazumba (havuz içinde müzik eşliğinde grupla),

2- Stres atmak isteyen, yalnız başına egzersizden sıkılan ya da farklı egzersizler yapmak isteyenler:

Havuz içinde konan özel bisikletler üzerinde suyun içinde pedal çevrilerek müzik eşliğinde grupla eğlenceli şekilde yapılan aquabike*, spinning (pedal çevirme), tırmanma, özel sahalarda paddel tenis*(İspanya kökenli tenis ve squash’ın harmanlanmış hali) basketbol, voleybol, futbol,  capoeira* (savunma, akrobasi, dans, müzik ve şarkıların birleşimi olan Brezilya kökenli bir dövüş sanatı bu da İzmir’de sadece Mistral Carrera’da var), zumba, havuzda grup ve müzik eşliğinde yapılan aquazumba, yoga, yüzme ve antigravity fitness (tavana asılan ipek hamak ile vücudun esnemesine, uzamasına, rahatlamasına yardımcı olurken, ağrıları yok eden, ruh halini yenileyerek iç dünyamızla yüzleşmemizi sağlıyor) egzersizleri sporları tam da size göre!

3- Medical Training:

Alanında uzman eğitmenlerin yönetiminde eklemsel sorunların problemli eklem ya da kastaki dengeyi sağlayarak ameliyatsız giderilmesi, ameliyat sonrası iyileşme süreci ve bu sorunların nüksetmemesi ve bu eklemlerin gelecekte de fonksiyonel kullanmaları için egzersizler ve eğitimler veriliyor.

3- Vücut Geliştirme:
Vücut geliştirme ve profesyonel vücut geliştirme sporcularına haftanın 5- 6 gününe bölünmüş bölgesel anlamda daha detaylı ağırlık çalışma, tekrar sayısı daha fazla egersizler öneriliyor. Ağırlık, total body, crossfit bunlardan bazıları…

5- Kilo almak:

Cılız bir bedenden rahatsızsanız beslenme danışmanı ve antrenör yönetiminde size özel hazırlanacak programlarla sağlıklı ve güzel görünen bir bedene sahip olmanız mümkün. Önerilen beslenme programınıza uygun bir ağırlık programı verilerek 8 haftada bir yağ ve kas oranı ölçümü ile egzersiz programı değiştirilerek hedefinize ulaşmak gayet kolay.

6- Çocuğuyla birlikte spor yapmak isteyenler:

Kendinize ayırdığınız vaktiniz sınırlıysa ve o zamanı da çocuğunuzla geçirmek istiyorsanız spordan mahrum kalmanıza gerek yok. Çocuğunuzu da yanınıza alıp birlikte yüzme, tırmanma duvarı, kids basketbol gibi aktivitelerle hem eğlenip hem de spor yapabilirsiniz. Siz egzersize devam etmek istediğinizde o da yüzme, halk oyunları, kids zumba, kids yoga gibi çocuklara özel derslere katılabilir ya da bakıcı eşliğinde spor salonunun kidsclub’ında eğlenebilir, top havuzunda oynayabilir.

*işaretli hizmetler Türkiye’de sadece İzmir’deki Carrera Mistral’de sunulmaktadır.


ULUSLARARASI PALYATİF BAKIM-BAKIMVERENLERİN SAĞLIĞI ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ

Türkiye’de Palyatif Bakım Hastalarına Bakım Verenlere Yönelik İlk Uluslararası Çalıştay Tepecik Hastanesi’nde Düzenlendi…


Ülkemizde Palyatif Bakım hizmetlerinde bakım verenlerin sağlığını koruma ve geliştirmeye yönelik rehber kitapçık hazırlanması amacıyla, kurumlararası işbirliği ile Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Palyatif Bakım Merkezi koordinatörlüğünde“Uluslararası Palyatif  Bakım-BakımVerenlerin Sağlığı Çalıştayı”düzenlendi.

SBÜ  Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi konferans salonunda Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk Başkanlığında gerçekleştirilen çalıştayın açılış konferansına,Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr.Birol Durukan, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi EAH Başhekimi Uzm. Dr. Enver Yalnız, Tepecik EAH BaşhekimYardımcısı Uzm. Dr. Dilek Orbatu, her iki hastaneden idareci ve çalışanlar, Ankara, İstanbul, İzmir, Aydın, Manisa, Aksaray veAntalya’dan palyatif bakım alanında çalışmaları olanak ademisyen ve sağlık profesyonelleri, 10 farklı sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile uluslararası davetli konuşmacı olarak Londra St Christophers Hospis Eğitim ve Öğrenim Merkezi Direktörü Liz Bryan da katıldı.

Günlere Yaşam Katmak Felsefesiyle Binlerce Hastaya Hizmet Veriliyor…
Açılış konuşmasında Uzm. Dr. Dilek Orbatu “Bu Serviste Hayat Var sloganıyla  6 yıldır yaşama günler katmak mümkün olmadığında, günlere yaşam katmak felsefesiyle binlerce hastanın yaşama tutunmasını sağlarken hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırmayayönelik çabaları ve etkinlikleri ile sadece ülkemiz değil, başarılarıyla yurt dışı bilim çevrelerince de haklı takdir gören Palyatif Bakım Merkezimizin ekibi tarafından düzenlenen bu çalıştay da emeği geçenlere teşekkür ediyorum.Türkiye’ye yönelik gerek evde, gerek se hastanede sunulacak palyatif bakım hizmetlerinde kaliteyi artırabilmek amacıyla bakım verenlerin sağlığını koruyup geliştirmeye yönelik yöntemler ve merkezler ile ilgili rehberler oluşturulmasına yönelik düzenlenen çalıştayın verimli geçmesini ve bu zorlu sürece direnen hasta yakınlarına en iyi hizmeti verebileceğimiz bir rehber kazandırmayı diliyoruz” dedi.

Uzm. Dr. Enver Yalnız da “Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak bu çalıştayın düzenlenmesinde paydaş olmaktan ve çalıştaya ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Çalıştayın verimli geçmesini, sonuçlarınnı da hastalara bakan kişiler açışından bir ufuk açmasını diliyorum”dedi.

Yatak Sayılarını Artırmayı Planyıyoruz…
Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Birol Durukan ise Sağlık Bakanlğı olarak 2012 yılında başlayan palyatif servislerin oluşturulmasının ilk ayağı Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleşti. İzmir’de tescilli Palyatif bakım yatak sayısı 229’a ulaşmış durumda, yıl sonuna doğru da bu rakamın yeni açılacak birimlerle 300’e yaklaşmasını planlıyoruz. Bu tür Bilimsel etkinlikler geçtiğimiz 5 yılın bilgi birikimini bir birimize aktarma fırsatı veriyor. Hastanelerde daha çok hastalara yönelik hizmet verilirken, bakım verenlerin nasıl daha iyi hizmet vereceği pek dikkate alınmaz.  Bu durumun konuşulacağı çalıştayın verimli geçmesini diliyor, tüm emeği geçenlere ve katılımcılara da teşekkür ediyorum”diye konuştu.


Oluşturulacak Rehber Tüm Kurumlarla Paylaşılacak…

Açılış konferansında çalıştay Başkanı Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk Uluslararası Palyatif Bakım, Bakım-Verenlerin Sağlığı Projesi sunumunda Avrupa Palyatif Bakım
Akademisi 2017-2019 Liderlik program deneyim ve çalışmalarını paylaşarak projenin gelişim süreci hakkında bilgi verdi.   Liz Bryan ise  St. Christopher’s Bir Öğrenme Merkezi Olarak Hospis sunumunda, Avrupa’daki ilk modern palyatif bakım merkezi olan birimlerinin 50 yıllık deneyimini katılımcılarla paylaştı.

Daha sonar çalıştay katılımcıları 3 farklı salondaki oturumlarda bakım verenin sağlığını geliştirmeye yönelik çalışmalarında “Bedensel Sağlık”, “Ruh Sağlığı”ve Sosyal Sağlık” alanlarında bilgi ve deneyimlerini paylaşarak rehber hazırlıklarını sürdürdüler.  Değerlendirme oturumunda ise,  her 3 grubun oturum başkanlarının gün boyunca yaptıkları grup çalışmalarını tüm katılımcılara sunması sonrasında önerilerin alınması ile çalıştay sona erdi. Çalıştay raporları bu öneriler doğrultusunda düzenlenerek bakım verenlere yönelik hazırlanacak rehberin katılımcı kurum ve kuruluşlarca paylaşılması planlandı.

​ 

ULUSLARARASI PALYATİF BAKIM-BAKIMVERENLERİN SAĞLIĞI ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ

Türkiye’de Palyatif Bakım Hastalarına Bakım Verenlere Yönelik İlk Uluslararası Çalıştay Tepecik Hastanesi’nde Düzenlendi…


Ülkemizde Palyatif Bakım hizmetlerinde bakım verenlerin sağlığını koruma ve geliştirmeye yönelik rehber kitapçık hazırlanması amacıyla, kurumlararası işbirliği ile Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Palyatif Bakım Merkezi koordinatörlüğünde“Uluslararası Palyatif  Bakım-BakımVerenlerin Sağlığı Çalıştayı”düzenlendi.

SBÜ  Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi konferans salonunda Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk Başkanlığında gerçekleştirilen çalıştayın açılış konferansına,Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr.Birol Durukan, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi EAH Başhekimi Uzm. Dr. Enver Yalnız, Tepecik EAH BaşhekimYardımcısı Uzm. Dr. Dilek Orbatu, her iki hastaneden idareci ve çalışanlar, Ankara, İstanbul, İzmir, Aydın, Manisa, Aksaray veAntalya’dan palyatif bakım alanında çalışmaları olanak ademisyen ve sağlık profesyonelleri, 10 farklı sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile uluslararası davetli konuşmacı olarak Londra St Christophers Hospis Eğitim ve Öğrenim Merkezi Direktörü Liz Bryan da katıldı.

Günlere Yaşam Katmak Felsefesiyle Binlerce Hastaya Hizmet Veriliyor…
Açılış konuşmasında Uzm. Dr. Dilek Orbatu “Bu Serviste Hayat Var sloganıyla  6 yıldır yaşama günler katmak mümkün olmadığında, günlere yaşam katmak felsefesiyle binlerce hastanın yaşama tutunmasını sağlarken hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırmayayönelik çabaları ve etkinlikleri ile sadece ülkemiz değil, başarılarıyla yurt dışı bilim çevrelerince de haklı takdir gören Palyatif Bakım Merkezimizin ekibi tarafından düzenlenen bu çalıştay da emeği geçenlere teşekkür ediyorum.Türkiye’ye yönelik gerek evde, gerek se hastanede sunulacak palyatif bakım hizmetlerinde kaliteyi artırabilmek amacıyla bakım verenlerin sağlığını koruyup geliştirmeye yönelik yöntemler ve merkezler ile ilgili rehberler oluşturulmasına yönelik düzenlenen çalıştayın verimli geçmesini ve bu zorlu sürece direnen hasta yakınlarına en iyi hizmeti verebileceğimiz bir rehber kazandırmayı diliyoruz” dedi.

Uzm. Dr. Enver Yalnız da “Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak bu çalıştayın düzenlenmesinde paydaş olmaktan ve çalıştaya ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Çalıştayın verimli geçmesini, sonuçlarınnı da hastalara bakan kişiler açışından bir ufuk açmasını diliyorum”dedi.

Yatak Sayılarını Artırmayı Planyıyoruz…
Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Birol Durukan ise Sağlık Bakanlğı olarak 2012 yılında başlayan palyatif servislerin oluşturulmasının ilk ayağı Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleşti. İzmir’de tescilli Palyatif bakım yatak sayısı 229’a ulaşmış durumda, yıl sonuna doğru da bu rakamın yeni açılacak birimlerle 300’e yaklaşmasını planlıyoruz. Bu tür Bilimsel etkinlikler geçtiğimiz 5 yılın bilgi birikimini bir birimize aktarma fırsatı veriyor. Hastanelerde daha çok hastalara yönelik hizmet verilirken, bakım verenlerin nasıl daha iyi hizmet vereceği pek dikkate alınmaz.  Bu durumun konuşulacağı çalıştayın verimli geçmesini diliyor, tüm emeği geçenlere ve katılımcılara da teşekkür ediyorum”diye konuştu.


Oluşturulacak Rehber Tüm Kurumlarla Paylaşılacak…

Açılış konferansında çalıştay Başkanı Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk Uluslararası Palyatif Bakım, Bakım-Verenlerin Sağlığı Projesi sunumunda Avrupa Palyatif Bakım
Akademisi 2017-2019 Liderlik program deneyim ve çalışmalarını paylaşarak projenin gelişim süreci hakkında bilgi verdi.   Liz Bryan ise  St. Christopher’s Bir Öğrenme Merkezi Olarak Hospis sunumunda, Avrupa’daki ilk modern palyatif bakım merkezi olan birimlerinin 50 yıllık deneyimini katılımcılarla paylaştı.

Daha sonar çalıştay katılımcıları 3 farklı salondaki oturumlarda bakım verenin sağlığını geliştirmeye yönelik çalışmalarında “Bedensel Sağlık”, “Ruh Sağlığı”ve Sosyal Sağlık” alanlarında bilgi ve deneyimlerini paylaşarak rehber hazırlıklarını sürdürdüler.  Değerlendirme oturumunda ise,  her 3 grubun oturum başkanlarının gün boyunca yaptıkları grup çalışmalarını tüm katılımcılara sunması sonrasında önerilerin alınması ile çalıştay sona erdi. Çalıştay raporları bu öneriler doğrultusunda düzenlenerek bakım verenlere yönelik hazırlanacak rehberin katılımcı kurum ve kuruluşlarca paylaşılması planlandı.

​